9 Temmuz 2010 Cuma

Jurnallar işte Haşim'cim


Ne zaman bir günlüğe başlasam, yaşamın korkunç sıkıcılığını artık daha fazla yansıtamadığım için günlük şekil değiştiriyor. Birden bir katilin, gelecekten bir insanın, sayborgun, dünyanın en sosyal insanının ve ya kafadan tarihi bir karakterin günlüğü gibi oluyor. Beyinlerde patlayan silah sesleri, acı çektiren imkansız aşklar, fizik dünyasının dahi çözemediği bir ton şey ile doluyor (zaman paradoksu yaratmak gibi).
Ama yeter! Sade bir vatandaşın, sade bir günlüğü olsun. Sadece şunları duyalım/okuyalım: “Kalktım. Kahvaltıda sucuk ve yumurta yedim. Çok yemişim, öğle yemeğini yememe kararı aldım. 40 sayfa kitap okudum. Bunaldım. Çünkü hava çok sıcaktı. Birikmiş bulaşıkları yıkadım. Gazete ve akşam ekmeği almaya çıktım. Yolda tanıdığım birini görmezden geldim. Okuduğum gazete kalmamıştı. Eve dönünce internette biraz oyalandım. Biraz dediysem 5 saat falan. Akşam yemeğini yedim: fasülye, şehriye çorbası ve yoğurt. Şimdi dişimi fırçaladım ve saat 2.46. uyumaya gidiyorum. Görüşürüz günlük.”
Değil mi?