Şimdi düşündüm de grup tişörtü giymek aslında çok da şahane bir şey değildir. Hiç grup tişörtüm olmadığından yazıyorum tüm bu satırları. İçim yansa da giymedim ben Ramones, giymedim ben HIM, giymedim ben DREAM THEATRE. Bazan, reklam gibi geldi, bazan saçma. Bazansa birazcık fazla "mehe ben bunu dinlerim" cümlesinde ilerler gibi geldi.
Kendini ifade ettiğin bir şeydir müzik zevkini ortaya çıkarmak. Bunu yapan aracın çok da önemi yok sanırım. Şimdi aslında konunun insanlar üzerindeki psikolojik yaklaşımındansa bir adım daha eleştiriye götürmek her zaman daha eğlenceli.
Neyse. Şu sıralar genelde siyah üzerine basılmış desenler içinde bir çok mağaza var. Özellikle şehir merkezlerinde. Ortasında. Hatta çantası, çorabı, saati olayına da girdiler. Garip bir market haline geldi hatta. En son bazı popüler filmlerin dahi yastık yüzüne kadar baskıları satılıyorken, bu iş suyunu çıkarmış dememek işten bile değil. Hatta 6-7 yıl önce internet üzerinde gördüğümüz o uzun çizmeler, efendim file bileklikler olsun, uzun deri ceketlerin, bilimum gotik tarzın mağazaları oluverdi burada da bir kaç yıl içinde.
Büyük ihtimalle geçen yıl. Kadıköy'de böyle bir mağaza gördüm. Gotiklerden değil ama kafi miktarda metal tişörtleri olan. Hem de diğer gördüklerime oranla daha büyük bir yerdeydi neredeyse Jacquel Brel'in bile siluetini basacaklar gibi dizmişlerdi Beatles, Rolling Stones kimi hayalkurgu kahramanlarını; Spock, Darth Vader... Bu mağazaya girme isteği mi yoksa artık grup tişörtü meramını atmaktan mı ne korkusuzca açılıp, "Mehe. Sonic Youth'un da var mı tişörtü?" deyiverdim. Kendime almasam bile sevgili dostum Çocuk için. Böyle bir şey almak için utanıp sıkılırken "Arkadaşıma alıyorum zaten. Yok mu xl'ı? Bana baksana ben s'um! Hayatta kendime almıyorum" havasını vermek için.
Adamın gözlerinde korku ise daha güzeldi bence. Master Card'ın paha biçemediği türden... "Kim? Yeni grup mu onlar?"
Bu cümle ile grup tişörtü meramı bir kez daha yıkılmış oldu. Ergenlik zamanı asiliğinden dolayı farklı görünme çabasından, büyüyünce "aman ne gerek var"dan, az daha büyüyünce Sonic Youth tarafından kırılmış olmaktan.
Ama düşündüm, hatta gidip bilgisayardaki müzik arjivimi bir kez daha kontrol ettim. Olabilecek en iyi isim Sonic Youth'tur bir tişört için. Belki bir adım daha cesaret gösterirsiniz Joy Divison yapılır. Ama başka? Aklınıza geliyor mu? Pink Floyd mu? Ah, hayır lütfen.
-
Sonic Youth ben ilk Ankara'ya geleceği zaman işitmiştim Coconut adlı arkadaşımdan. Lisenin başlarına tekabbül ediyor bu, hemen gidip "ne garip melodiler"i indirip, üzerine Coconut'ın bana geldiğinde "My friend Goo", "Dirty Boots" başta olmak üzere 10-12 tane video/ performans kaydı izledikten sonra. Coconut'ın itirafıyla onun ilk Sonic Youth sevgisinin E. adlı kuzeninden geldiğini öğrendim. Dolayısıyla her şey için E adlı kişiye sevgi ve saygı borçluyuz.
Çoğu insan için hala gürültüden ibaret olmasa da, bir şey eskiyse ve gittikçe eskiyorsa zaten ondan sonra biçimini alıyor ya. Anlam veremesen de aşinalık kazandığın kayıtlara kulak veriyorsun, yeni yetme kazanılamamış İngilizce ile "Experimental" "Avantgard" ne demek bilmeye çalışmak... Şarkı sözlerindeki anlamsızlık... Ardından gelen benzer müzikleri tanımak.
Ancak o yaşa ve döneme cidden çok da hitap etmeyecek olan bir gruptu. Cidden. Önermiyorum kimseye o yaşta. Ne saçma, her yaşın bir grubu vardır. 15 ve altı için Sonic Youth değil.
Bu arada Sonic Youth Ankara konseri dedim, şaşırdınız. Kaldınız öyle. Ama hayır, iptal oldu o konser. Yetersiz bilet satışından. Şimdi gelecekler ve iptal olacak ha? Artık ben varım, Coconut var.
-
1982'den beri bir şeyler çıkarıyorlar.
Mart 1982 Sonic Youth
Şubat 1983 Confusion Is Sex
Mart 1985 Bad Moon Rising
Mayıs 1986 EVOL
Haziran 1987 Sister
Ekim 1988 Daydream Nation
26 Haziran 1990 Goo
21 Temmuz 1992 Dirty
10 Mayıs 1994 Experimental Jet Set, Trash and No Star
26 Eylül 1995 Washing Machine
12 Mayıs 1998 A Thousand Leaves
16 Mayıs 2000 NYC Ghosts & Flowers
25 Haziran 2002 Murray Street
8 Haziran 2004 Sonic Nurse
13 Haziran 2006 Rather Ripped
9 Temmuz 2009 The Eternal
wikipedia.com
-
Aklıma Sonic Youth nereden takıldı, hemen söyleyeyim. Morwenna Banks'in Kim Gordon'a şaşırtıcı benzerliğinden. Bir de tişörtler önemli.
d.n.: Daha çok anı var Sonic Youth ile ilgili. Aklıma geldikçe paylaşırım.
"I love you, I love you, what's your name?"
Buraya tercümelerimi, içimden küfretmek istediklerimi, küçük tecrübeleri, okuduklarım-izlediklerim-dinlediklerimi, kendi polisiyemi, kıskandıklarımı, bazı şarkı sözleri ve şiirleri, manasız fotoğrafları, gezdiğim yerleri koyuyorum.
27 Şubat 2010 Cumartesi
18 Şubat 2010 Perşembe
Coldplay ve Aramızdaki Bitmek Bilmeyen Gerginlik
Coldplay aslında binlerce insanın içini baysa da, aslında tatlı bi grup. Mesela baklavayı ele alabiliriz Coldplay için. Çok güzel ve istenilen bişey baklava, böyle bayramda olsun, tatlı krizinde olsun, ev ziyaretlerinde olsun. Coldplay’de de eski bir şeyleri düşünürken istenen bir şey, eski sevgili, lise yılları, efendim otobüs yolculuğunda falan. Sonra ikisi de pahalı. Bi kilo baklava ne kadar baktınız mı siz? Yeşillileri falan daha pahalı, cevizlisi de kezaa… Kırk kat hamur açıyor insanlar. Coldplay’de ise, Jayz gelip düet yapıyor, ön sıralar çok pahalı, ortalar da pahalı, konserin 19 km ötesi bile pahalı. Sonra baklavayı çok artistik dilimliyor. Simetrik böyle, üzerinde gezen şerbet bir o kadar lezzetli…. Chris Martin peki? Dönüp bakılmaz mı tekrar? Saçlar başlar, zahar kızları zalım etmez mi? Ama ne olur baklavaya, çok durursa şekerlenir tadı gider, Martin de yaşlanır torun torbası falan. Son kısmımızda ise baklavayı çok yediğimizde bayar bizi. Ağzımız yüzümüz bi hoş olur. Coldplay ne yapar? O da bayar, kulaklara nüfuz eder, kapatma hissi yaşatır.
Böyle miy miy sen ve ben, evler, gözler, yerimde, konuş benlen, arabalar falan ilk albümleri. Sonra sert çıkışlar, işte jerussalem’den gelenlere bile atıfları var. Bana da tutturulamayan gazete haberi gibi geliyor. “Aşk meşkle olmuyor bu, gel iki laf sokalım dünya politikasına.”
Soksunlar pekala. Lazım laf sokmakta. Acaba insanlarda ne kadar işe yarıyor? Yani laf sokarsın da nereye gider. Gitse de işe yarar mı? Bu kısmı daha eğlenceli, ama sonrası? Bilmem lazım mı bazen… mesela bush’a atıfta bulunup durduk değil mi, ne oldu? İşe yaradı mı? Elbette işe yaramaması demek artık laf atmayacağımız ya da karşı olmadığımız anlamına gelmiyor.
Neye yarıyor? Merak ediyorum.
Aslında etmiyorum. Biliyorum. Karşı olunmak zorundaki bir sonraki aşamadan korksun kişi. Herkesin arkasında olmadığını bilsin. Konu daha da uzar da. Olukça sıkıntılı bir konu. Bir ara deşeriz beraber. Coldplay’e patlatmak haksızlık olur şimdi.
Patlattım aslında.
-
Böyle miy miy sen ve ben, evler, gözler, yerimde, konuş benlen, arabalar falan ilk albümleri. Sonra sert çıkışlar, işte jerussalem’den gelenlere bile atıfları var. Bana da tutturulamayan gazete haberi gibi geliyor. “Aşk meşkle olmuyor bu, gel iki laf sokalım dünya politikasına.”
Soksunlar pekala. Lazım laf sokmakta. Acaba insanlarda ne kadar işe yarıyor? Yani laf sokarsın da nereye gider. Gitse de işe yarar mı? Bu kısmı daha eğlenceli, ama sonrası? Bilmem lazım mı bazen… mesela bush’a atıfta bulunup durduk değil mi, ne oldu? İşe yaradı mı? Elbette işe yaramaması demek artık laf atmayacağımız ya da karşı olmadığımız anlamına gelmiyor.
Neye yarıyor? Merak ediyorum.
Aslında etmiyorum. Biliyorum. Karşı olunmak zorundaki bir sonraki aşamadan korksun kişi. Herkesin arkasında olmadığını bilsin. Konu daha da uzar da. Olukça sıkıntılı bir konu. Bir ara deşeriz beraber. Coldplay’e patlatmak haksızlık olur şimdi.
Patlattım aslında.
-
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)