Gelmek uzun süren bir eylem değil, sahip olmak kadar en azından. Bir eve sahiptim ve gelmiştim. Her şeyi daha inandırıcı kılar.
Bugün Minoua ile görüşmem vardı. Sabah onun için ıslak saçla dışarı çıkıp tüm gün burnun akmasına sebep olmak çok da mantıklı bir sebep değildi.
Buluşmalara görüşme demek bazen daha uygun olabiliyor. Resmiyet bazen o kadar konuşuyor ki. Peşi sıra getirdiği onbir arkadaşı ile tokalaşma, yalan gülümseme, dinliyormuş gibi yapma, nezaketen muhabbete katılma şeyler yapılıyorsa, buluşma düşüp görüşmeye dönüyor: zorundalık hissi getiriliyor olaya. Sadece onbir değil, bir kişiden de çıkıyor.
Her şey güzel gibi görünürken hava kararmaya yakın, otobüs bulmamayı bahane edip ayrılıyorum. Hava o kadar soğuktu ki zaten bugün, kararmaya da yaklaşmıştı, beteri ayaz dediğimiz katil hava dalgası tüm vücudumu istila ediyordu. Burnumun kırılmasından korkup sık sık eldivenlerimle burnumu sıvazlıyordum.
Durağa yaklaşmışken yere doğru hafifçe parlayan bir şey bütün dikkatimi dağıtıp objeye yaklaştırdı kendini. Kanlı bir bıçak. Umursamadım tabii, bu bölümde bunu görmek sonradan karnıma girmesini sağlamazdı herhalde.
Silah patlar hesabı.
Eve gelmek daha güzeldi.
Sonra gün bitti, binbir kuşku ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder