19 Ocak 2011 Çarşamba

Dur dedi, durmadım, cezalandırdı, yılmadım, içerledim, küstü, gitti, gittim

Bir melankolidir alıp başını gitmiyor, beni de sürüklüyor gittiği yere. Eh be bırak yakamı lanet.
İtirafım var, aslında itirazlarla sıkıştırılmış ve sarmaş dolaş edilmiş bir itiraf, kim okursa onun ayağına asla dokunmasın, okumayana da dolanmasın, sevmek zor iş: burada itiraz edilen nokta bütün mizacı ve yıllardır oturtma telaşındaki kişilik, efendim tek bir noktada zerre ile yok oluş arasına getiriyor. Deneyin, başınıza gelecektir. Aşık oldum, ölüyorum denmez bir objeye, kişiye. Aşık “olunacak” eylemiyle bütünleşen bir durum değil, zaten de sonra konuşuruz o mevzuyu. Çiçeklere sevgimiz, sevilmemesi gereken insanlara verdiğimiz değerler ve yahut tutulmak istenmeyen sözler gibidir bahsettiğim sevgi alanı. Sadece onur kırıcı davranışlar içine girersiniz. Şarkılar bir anlamlı gelir sanki, bombooş bir akılla hem de.
Bir de melankolinin korkunç paranoyasında bir o yana bu yana batmak üzere kayık gibi sallanıyoruz nicedir. Hayırlara vesile, kulaklara kurşun, ananeler-adetler ayağa. Sevgi korkunç bir şey, hayallere karışırsa ah ah gelmeyelim o konuya, sakın! Bir de Türkan Şoray’ın sesinden “Sevgi neydi?” sorusunu aklımıza getirelim, ama cevabı “Emek” olmasın
“KÖTÜLÜKTÜ” olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder